Armağan Örki

Dee Brown’un 1970’te yayınladığı aynı isimli romandan uyarlanan Kalbimi Oraya Gömün (Bury My Heart at Wounded Knee), western filmleri söz konusu olduğunda aklıma ilk gelecek filmlerden biri artık…
Tarihin en kanlı soykırımıyla birlikte en kapsamlı asimilasyon çalışmalarından birine ışık tutan film 2007 yapımı ve filmin varlığından CNBC-e’de yayınlanana dek haberim bile yoktu. IMDB puanı 7.1 olan filmin yönetmeni Kanadalı Yves Simoneau. Emmy dahil birçok ödül toplayan filmin başrollerinde Aidan Quinn, Adam Beach, August Schellenberg ve Anna Paquin yer alıyor.
Konu, her filmde olduğu gibi biraz romantizmi de barındırmıyor değil ama ziyadesiyle duygulu ve hüzünlü. Topraklarında özgürce yaşayan insanların, toplama kamplarına itilip zorla Hristiyan yapılma girişimi ve halkının çıkarı için mücadele veren bir şefi (Oturan Boğa) anlatıyor ki böyle bir zulüm tarihte çok fazla yaşanmış olamaz.
İnkalar, Aborjinler, Maoriler belki ilk akla gelenler olabilir ama bugün kültürleri neredeyse tükenmiş olan bir diğer unsur da Kızılderililer. Herkesin rahatlıkla söyleyebileceği Apaçiler, Siyular gibi farklı kabilelere bölünmüş olan Kızılderililer hakkında gereksiz ama ilginç sayılabilecek bir not ise yardımseverlikleriyle Şükran Günü’ne sebep olmaları…
Çıkış noktaları ve vurguları her ne kadar ayrı olsa da, zencilerin kendilerine “negro” yerine “Afro-American” veya “black” denilmesini tercih ettiği gibi, Siyular’da kendileri için daha çok “Lakota” denilmesini tercih ediyor.
Not: Yapılan çalışmalarda beş eyaletin toprakları üstüne kurulması öngörülen Lakota Cumhuriyeti’nin bayrağı ise ne olduklarını tam anlamadığım farklı bazı kabilelerin dayanışmasını gösteriyor. ABD’nin kimi eyaletlerinde, bazı oluşumlarca desteklenen bu girişimin temsilci kurulu, Şubat 2008’de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu elçiliklere bağımsızlıklarının tanınmasıyla ilgili dilekçeler sunmuş olsalar da bugün resmî olarak hiçbir ülke tarafından tanınmıyorlar.
Tekrar filme dönecek olursak, belgesel tadında bir western filmi olduğunu eklemek gerek. Filmin sonunda geçen fotoğraflar dikkat çekici ancak diğer yandan film sanki biraz ağır ilerliyor. Öte yandan bu ağırlık, aslında filme daha rahat odaklanmayı da sağlıyor sanırım. 
Keyifli seyirler…
Armağan Örki
Twitter
Blog